bugün

entry'ler (253)

insanların yaratılma gayesi

belli bir sorgulama ve kafayı yeme noktasından sonra: "sikeyim yaratılışımı" deyip geçme hali en doğru olandır.

gecenin tek cümlelik özeti

gecelerden bir gece bezginiz... *

delirmek için en büyük sebep

hiçbir şey hissedememek.

fark etmez

"bana ne mına koyim. öyle olsa ne olacak böyle olsa ne olacak. hepsinin sonucu aynı, hepsinin sonucu zırva. boşa yorulmayalım." demenin kısa halidir.

dizi film furyası

bir ineklik hikayesidir. bir dizi çıkar milyon tane eşek tiksindirici bir ilgi alakayla takip eder sabah akşam üzerine konuşur. sanırsın ki o dizi olmazsa bunların yaşam amacı kalmayacak. sonra o dizi biter yeni bir diziye geçerler, aynı kısır döngü falan filan... arada bir eski dizilerini yad ederler.

bazen sırf belli bir örgüt bu tip herifleri parayla tutuyor da önünüze gelen her yerde diziyi övün bahsedin sevginizi belirtin diyor diye düşünmemek elde değil. çirkin görüntüler. dizi izleyene ya da diziye bir tepkim yok bu dizi övücülerine kılım. sana ne mına koyim? daha önemli bir işin yok mu? sabah akşam adamın düşünce baloncuğunda dizi ve dizi oyuncuları alıntıları otu boku yanıp sönüyor. tanrısallaştırmış resmen. zaten nerede bir şey uğruna toplanmış insanlar varsa sığır sürüsünden farkı yoktur.

ölümü beklemek

bu kadarı kafi. bu hayatta görülmeye değer hiçbir şey yok, varsa da benim mecalim yok. haydi dünyanızı sikeyim! diyerekten göçüp gitme isteği, eylemsizliğin dibine vurma halidir.

aşk tesadüfleri sever

tesadüfler sizi sevmez.

hayat

iyiden iyiye can sıkan.

bir erkeği adam etmek

her kafadan sese göre adamlık kavramı...

also sprach zarathustra

nietzsche'nin pek doğru anlaşılmayan bir filozof olduğu hemen hemen her kesimce kabullenilmiş bir görüştür. o yüzden aşağıda yazılanlar belki benim algı yetersizliğimin ispatı, görüş yetersizliğimin sonucudur. yine de yanlış veya doğru nihilizmin babası diye tanımlanan filozof'un (gerçekten zekasını tartışmaya hiçbirimizin hakkı yoktur) aslında nihilizmin yanından bile geçmediğini düşünüyorum. şayet, onun tüm derdi bir umut kırıntısına tutunmaktan ibaret gibi. hatta o ne aradığının kendi bile farkında değil. insanın aşılması gereken bir varlık olduğunu savunuyor, ama öylesine çelişiyor ki bu kitabında. hala etrafta bin yılın kitabı diye dolaşıyor millet. bazen gerçekten insanlığın anlamak yerine sadece anlayamadığı şeyi yücelttiğini düşünmekten alamam kendimi.

zerdüşt efendi* her şeyi çamura bular, ne denli aptallık olduğunu söyler. (hoş, yalan değildir. katılıyorum bu düşüncelere sonuna kadar) fakat işin enteresan yanı, sürekli olarak duyulması gereken sevgiden bahseder. neye dair olduğunu belirtmeden, ima dahi etmeden. kendi yaşayışıyla uyarlandığında yalnızca kafasında oluşturduğu bir uydurmasyon ütopik hayaldir bu "sevgi" talebi demekten alamaz kendini insan. üstinsandan bahsedip durur, ardından "ölüm konuşmacıları" üzerine giydirir usanmadan. kendi yaptığı şey "ölüm konuşmacılığına" yöneltmekten başka şey değildir. pasif nihilizmin aşılmasını söyler inceden inceye... her neyse ne! dünya çapında kabul görmüş en büyük filozof, bilim adamı ya da bir başka şey... hiç fark etmez. her şeyin uydurma ve yapay oluşunu görmüşken hala sevgi aldanmacasını yaşatıyorsa fikrinde ya başarılı bir ironisyendir ya da aklını çoktan yitirmiş bir deli. umuda aç kalmış bir zayıftır o bahsettiği üstinsan. cesaretsizliğindeni enerjisizliğinden veya tembelliğinden dolayı ölüm konuşmacısı olmamışsa bir insan hangi akıl karşı çıkabilir bu hayata ürkekçe "sevgi" masalıyla tutunmak yerine bir an önce hayata gelme hatasının telafi edilmesi gerekliliğini? nihilist diye kabul edilmiş filozofun nihilizmden uzak oluğunu kanıtlayan kitaptır.

turgenyev'in o aklı basmaz cahiller tarafından abartılan "babalar ve oğullar" romanındaki bazarov'un nihilizm temsilcisi bir karakter olduğu kabul edilerek abartılması gibi. bunların nihilizmle yakından uzaktan ilgisi yoktur. hoş, gençliğimizi içerisinde en basit avuntulara kucak dolusu sevgi açabilecek kadar sahte, kişilik bulma telaşında, bulduğu kişilikle varlığını ortaya koyma hesabında olan insan varken neyin göklere çıkarılıp neyin yerin dibine batırılacağını beklemek apayrı bir aptallıktan ibaret.

diğer yandan her şeye yanlış deyip düşüncesini tanımlamadan, örneklemeden geçen tırtolar gibi yapmamak namına; gerçek nihilizmin örneğini de söyleyeceğim: cormac mccarthy'nin tiyatro oyunu olarak planlayıp yazdığı, daha sonrasında tommy lee jones'un hem yönettiği hem de oynadığı the sunset limited filmi asıl nihilist karaktere uygun eserdir.

aşk

hayaller üzerine oluşturulmuş yüce bir anlam, duygudur. kimse aşkta mutluluğa ermek istemez. yalnızca bin bir tane çözümü imkansız görünen zorluklar, sorunlar ister. bunlarla besler umudunu. zorluk ne kadar çoksa çözüm o kadar imkansıza yanaşır. ve imkansız olan hep göze hoş görünür. mutluluk denen uydurma kavram gibi herkes bu dünyada olmayan, üstün addedilmiş bir şeyin peşinden koşunca avunabilir ancak. çünkü herkes bilir, aslında bu hayatın baştan sona bir sıradanlık, bir bunaltı olduğunu. umut denen insan aklının uydurduğu hayale kapılıp yalan yere yaşar, bitirir. yine yaşar yine bitirir. vazgeçecek cesareti yoktur.

bir gün daha geçti

ziyanı yok.

susmayan horoz

o kadar acımasız olmamak gerek.

susmayan horoz

dayak yiyebilir.

köpek gezdiren erkeklerin olağanüstü özgüveni

karşı cinsi etkileyebilmek için it kadar çekiciliği olmayan erkeğin ajdar özgüvenidir.

ukranyadan almaynaya göç etmek

ukranya-ukrayna. almanya-almayna... kim bilir... hepsi bir.

anlamadığınız bir şey varsa sorun

- anlamadığınız bir şey varsa sorun çocuklar
+ siz hepsini bi baştan alın hele
- kulağını s.keyim.

sikimsonik üniversite cenneti türkiye

bu ülkede al üniversiteyi vur liseye.

pozitif insanlardan çok sıkılmak

etrafındaki her şeye uydurmasyon bir sevgiyle yaklaşıp "ay inşallah canım yaa çok sevinirim yaa" diye söylenerek gezen bokun içinde boy vermişken hala umudun o sikimsonik ışıltısından bahsedebilen, hayatında gerçek bir dert sıkıntı görmemiş tırtoların kafasını ezme isteğidir. ey kör!

eğlence yapan insanların aptal ve saptal görünmesi

eğlenen her insan adeta bir hıyar gibi görünür. saygı duyulacak bir yanı yoktur. tiksindirir. eğlenmek ne lan?